uykusuzluk

0 yorum
"bütün gece gözüme uyku girmedi" derler, bana uzaktı. muhakkak uyumak için birşey yapılabilirdi, kitap okunabilir ne bileyim belki bir duş alınabilirdi. ama uyuyamıyorum işte.

günlerdir uyuduğum söylenemez. söylenemez şeyleri var insanların, vesvese derler, şimdi bana uyuyamadım diyenlerin diyemediklerini düşündürttüyor bir sürü şey. bir sürü şey gizlemişler benden, eskiden ben de ketum biriydim, öyle sanırdım kendimi ama sanırım ben anlattıkça susmuşlar. susmuşlarım çok olsun benim de, konuşmayım bir süre istiyorum, bıktım kendimden, bu hallerimden. hallerim hal değil, yumurtalarımın kefelerini tartıp duruyorum bu saatte, bakıyorum sanki hepsi tek kefede, diğerleri boş. boşlukta asılı kalıyorum. kalakalıyorum. kalakalıyorum...

asi durito

0 yorum
























"Durito der ki, iktidarın sunduğu tüm çoklu seçenekler, içlerinde bir tuzak gizler aslında: Birden fazla yolun söz konusu olduğu yerde bize seçme olanağı tanırlarken, çok temel bir şeyi atlamaktadırlar: O yolların hepsi aynı yere çıkar. Bu yüzden, aslında özgürlük dediğimiz, gideceğimiz yön, adım, tempo, hız ya da bize eşlik edecek olanı seçmek değil, sadece yolun kendisini seçmektir. Dahası, iktidar sahibinin bize sunduğu özgürlük, sadece bizi temsilen kimin yürüyeceğini seçmemiz anlamına gelir, o kadar." *

* Gloria Munoz Ramirez'in "20 y 10 el fuego y la palabra" (Türkçeye de "Ateş ve Söz" adıyla çevrildi) kitabından böcek Durito'nun bir sözü.

beraber

0 yorum
Robin Dunbar'ın maymunlar üzerinde yaptığı deneylerde maymunların birebir ilişki kurabilme yeteneklerinin belli sayıdaki türdeşleri ile sınırlı olduğu, bu sayının üzerinde kişisel (tımar gibi) ilişkiler kurmadıklarını gözlemlemiştir. Bu kalıbın ise maymun beynindeki neocortex bölgesinin kapasitesiyle alakalı olduğunu iddia etmiştir. Uzun lafın kısası bu sayı, türdeşlerdeki ayırt edici özelliklerin hafızada tutularak onları birey olarak görebilme kapasitesinden ortaya çıkmaktadır. İnsanlarda ortalama olarak 148 civarı olan bu sayı 100-230 aralığında seyretmektedir. Yani 230 insana kadar bireyden oluşan gruplarda bireyler arası doğrudan ilişki kurmak mümkünken bu sayının üzerindeki topluluklarda topluluğu organize etmek için yapay otoriteler, memuriyetler ve iktidar ilişkileri şekillenmeye başlıyor. Bu sayı en kritik düzeyde 500'ü zorlayabilse de bunun üzerinde alt gruplaşmaların olması kaçınılmaz.

Dunbar'a göre neolitik köylerin ortalama nüfusu da 150 civarındaydı, kökleri 16.yy'a dayanan Hutterite topluluğunun sayısı da 150'i aştığında ikiye bölünecek şekile sabitlenmişti. Roma ordusu 150'şer askerlik gruplara ayrılmıştı. Bu sayı ancak ciddi yaşamsal mücadele veren gruplarda aşılabilmekte ancak bu durumda da bu topluluğun kapalı bir topluluk olması şart. Zira aksi taktirde sosyal dağılmaları önlemenin, bir yönetici, ulak ya da elçi, adına ne denirse denilsin topluluğun iradesinin bir temsilciye devri yani yönetici erkinin yani iktidarın oluşmasından başka yolu olmadığı öğretilmiştir bize. Anarşizmin komünal topluluk ideallerini ve anarşizmle birlikte oluşacak yeni dünyanın nasıl bir şeye tekabül edeceğini bu anlamda tahayyül etmek elzemdir.

laf sündürme

0 yorum

"Kaçınılmaz" ile "Kaçınılamaz" aynı şey değildir. Kaçınılamaz, hep bir ihtimal barındırır. Ben kaçınmayıveririm bazen ve bu benim kaçınılmazım olur. Kaçınılmaz şekilde sigara ister canım, karnım acıkır ama öngörebilir birşey bu, sakınıverilebilir yani. Biraz daha sündüreyim: kaçınılmaz olan sakınılmazdır, ama sakınılabilir de aynı zamanda, kaçınılabileceği gibi. "Kaçınılamaz" olsaydı mesela ölüm gibi, işte o durumda (o durum her ne ise, genelde fizikseldir bu nedense) ne dersen de olacak demektir. Parantezi de sündüreyim: Kaçınılamaz durumların genelde fiziksel daha doğrusu maddeye ait şeyler oluşu (mesela dünya üzerinde havadan bırakılan bir taşın muhakkak yer çekirdeğine doğru harekete geçmesi, halk arasında yer çekimi) ayırt edici olabilir mi? "Kaçınılmaz" olan şeyi de metafizik alanına alsak mesela, bak sanki açıklığa kavuşuyor gibi. O halde kaos teoremine uzananlar olacaktır, güzel, sevdim bu bakış açısını. Peki tamam bizim kaçınılmaz dediğimiz şeyin aslında çok detaylı ve karmaşık bir hesapla "kaçınılamaz" olduğunu iddia edeceksiniz, peki bu durumda maddenin alanına girmiş olmuyor musun? Bu konuda düşünmek gerek. hava tahmini dediğimiz şeyi tahminden çok çok öte mutlak bir kesinlikle tespit ettiğimizde bile kullandığımız doneler neyin alanında allasen?
Başa dönüyorum: kaçınılmaz olan şey toplumsal, kişisel ya da metafiziğe ait, kaçınılamaz olan ise bildiğin taş... kafa yarar.

çiğ süt

0 yorum
Aslında eski bir haber. 26.07.2011 tarihinde boyalı basının manşetleri arasında yer almıştı (http://www.internethaber.com/kedinin-bacaklarini-kesip-hasladilar-361688h.htm). Aradan onca zaman geçtikten sonra buraya da eklemeliyim dedim:

Unutmuşuz ya da hiç öğrenmemişiz bile: Walter Benjamin'e göre yirminci yüzyılda yaşadıklarımızın hala nasıl mümkün olduğuna şaşmak, felsefi bir bakış değildir ve bu şaşkınlık bizi, tek bir bilgiye götürür: kaynaktaki tarih anlayışının elle tutulur bir tarafı olmadığı. Ne diyor o tarih ki size insanın kamil olduğunu düşünüyorsunuz? Belki de o bacakları kesip yediler bile ve kanamayı durdurmak için de o bulanık, ahmak, sarhoş kafayla kedi ölmesin bari diye haşlayıp (dağlamak yerine) bıraktılar.

Yargılayalım tabi, akıl almazlığı gördüğümüz heryerde yapmak zorunda olduğumuz gibi. Ama bunu yapanın insan olamayacağı iddiasında da bulunmayalım. Zira eğer bunu söylersek birileri aklımızdan ya da farkındalığımızdan şüphe duyabilir. İnsan bu ki!

not: eksisozluk'ten vulpius şöyle yazmış: "çiğ süt, insanın entelektüel seviyesinden değil, biyolojik dünyasındandır. anne, nasıl ürettiğinden haberi bile olmadan, kendisine bile sorulmadan bu maddeyi üretmiştir. (bkz: türün iradesi) ve bu madde, çocuğun edindiği ilk bilgidir; donanımına işlenecek olan bilgi. (yasak elmayı mı çağrıştırdı?) hiç bir entellektüel süzgeçten geçmeden kazanılan bu bilgi, en alt basamaktan, biyolojik düzeyden gelir. bu nedenle, çiğ süt, insana insan olmamaklığını, hayvaniliğini çağrıştırır. çiğ süt ile gelen bu a priori bilgiyi edinen, yani "çiğ süt emmiş" olan insanoğlu, içinde bir hayvanın ahlakdışılığını barındıran potansiyel bir vahşidir!"

facebook vs. twitter

1 yorum
Bence Twitter ile Facebook arasındaki en temel fark "görme" ve "görünme"ye karşı yaklaşımlarını birbirlerine göre tersten kurmuş olmaları. Twitter, seçilimli ve kişiselleştirilmiş bir medya yaratılmasına olanak tanıyarak olan biteni "görmek istenen" pencereden görmeye katkı sunruyor. Tüm yaşantıya dair olan biteni takip ettiğimiz kullanıcıların gözlerinden izlemek ve yorumlarını retweet edip onları yeninden yeniden üreterek "ben"i baştan değil ama daha muhkim inşa etmek olanağı veriyor.

Facebook'ta ise süreç tam tersinden işliyor. Facebook profilimizde bize ait olanı paylaşarak takipçilerimize "görünmek istenen" "ben"i sunma imkanı buluruz. Buradaki seçimlilik opsiyonunu "göstermek" istediğimizi seçmek olanağı olarak görebiliriz.

Bu nedenle Hilal Cebeci'nin yakaladığı sosyal ağ şöhretinin Facebook'a oranla Twitter'da daha yaygın olması, kişilerin bu platformda Facebook'tan farklı olarak bakılmayı değil bakmayı tercih etmeleri olabilir (bu arada hilal cebeci'ye dair bir süreyyya evren yazısı için bkz: http://www.radikal.com.tr/...id=1090583&categoryid=41 )

kaba hattıyla şık, inceliğiyle geçirgen

0 yorum
terli, siğillerle kaplı, kapkara, tombul ve güdük parmaklarıyla mide bulandıran bir el hayal ediyorum gökçek için. "dünyanın en büyük" el maketi olmalı bu, silikondan, bıngıl bıngıl. ayası toprağa dönük, kirli tırnakları çevresinde bir bataklık. jiletli tellerle çevrilmeli bu anıt, bir de illa ki 7/24 başında bekleyen iki dirhem bir çekirdek giyinmiş bir muhafız.

http://kaba-hat.com/2012/06/15/kadir-topbas-melih-gokcek-anit-yarismasi-icin-acik-cagri/

işkenceden sen anlarsın, konuş onlarla

0 yorum
Sedat Selim Ay adındaki işkence ve tecavüz sanığı polisin terfi ettirilerek İstanbul emniyeti terörle mücadele şubesinin başına getirilmesi garabetine bardağa dibinden bakıp mesafe kazanasım var. Terörle mücadele şubesi gibi bir yere kimi atasalar memnun kalırız? Mesela ey bu satırları okuyan, seni atasak terörle mücadele yeni bir anlam mı kazanacak? Yakalama ve alıkoymadaki inisiyatiflerin doğrultusunda belki çok daha az poşulu öğrenci tutuklanacak, gözaltında daha az işkence olacak belki, bir de polisin gülümseyen yüzü olursun kimbilir? Lakin orası zaten rejim muhafızlarının villa grimaldi'si.

Yeni rejimin iktidarıyla, savcı ve polisiyle elele terör tanımına yaptığı katkılar ve önce infaz sonra kovuşturma uygulamaları o lanet olası şubenin başına kim geçse değişecek ki? Muhalif, devrimci, demokrat kim varsa öğütmeye ayarlanmış yeni terörle mücadele doktrininin beni de alıkoyduğu gün işkencecimi seçmek zorunda kalmak istemem.

ısıkaybı

Fotoğrafım
yalnızlık ürpertmez, ürperten ısıkaybıdır.