artık değilim

Ulus Baker’in Körotonomedya’da yayınlanan (benim bilebildiğim başka bir kaynak da yok) “Hasta Kimdir?” başlıklı yazısına meylimin son günlerde tıp ilmine ve oradan da kaçınılmaz şekilde doktorlara yönelen şüphelerim ve giderek yadsıyışımla ilgisi olsa da işin ucunun Foucault’ya varacağını da sezmiştim. Foucault, bizim “Modern Zamanlarımızın” ne yalan söyleyeyim kötü gözle bakmamakta çok zorlandığı bir adamdı. Zira gerçekten de sol ve hatta sosyalist enternasyonalist bir söylemin modernin enternasyonalizminden etkilenmemesi kabil bile değildi. Post-modernin de kendisine özgü ve çok farklı hatta ufuk açan okumaları, moderne meyleden reflekslerimizle, dünyayı daha iyi yorumlamaya ve yeni sorulara olan açlığımız arasında didişmelere neden olmuştu. İşte Foucault da bundan nasibini alırken ne kadarını hak etti ya da biz onu ne kadar anladık o da ayrı konu.

Bu meselenin Türkiye’ye özgü diyebileceğim iki yönü var bence; ilk olarak söyleyebileceğim şey belki biraz daha tartışmaya açık olanı ancak bana göre kesinlikle önemli bir mevzu; Foucault çevirileri... Foucault’nun türkçeye yapılan çevirilerinin hemen çoğunda imzası olan Mehmet Ali Kılıçbay’ın çevirilerinin, onu orjinalinden okuma şansı bulamayanlar için nimetten sayılamayacağını iddia etmek isterim. Benim için Kılıçbay çevirileri gerçek birer can sıkıntısından ibaret ancak iddiamın arkasında olarak şunu da eklerim ki, bu çeviriler Foucault’ya büyük haksızlık.

İkinci mevzu ise daha net ve girişte de değindiğim mevzuya paralel ancak bu kez Ulus’a vereceğim sözü:

Türkiye gibi bir ülkede yaşayabilmek için iktidarlara karşı verilmesi zorunlu olan mücadeleler boyunca en azından birkaç noktada işe yarayabilecek olan bir düşünce ne yazık ki birtakım klişelere pek kolay feda ediliyor, oysa Foucault'nun büyük bir "doğruculukla" tasvir etmeyi başardığı "modern" denilen bütün bu kurumları, önce modern askeri kışla sistemini, ardından önce askeri sonra "sivil" hastaneyi, sonra zorunlu okulu, hapishaneyi ve bütün bu "disiplin" kurumlarını ithal eden bu satırları yazan kişi değil... biz kurumları pekala ithal etmişken bu eleştiriyi ithal etmemeyi makul görüyor haldeyiz...

ve buna da halen direniyor gibiyiz? Bu konu üzerinde böyle ısrarla duran burada Ulus değil benim zira Ulus yazısının girişini bu şekilde yaptıktan sonra doğru kendi konusuna dalıvermiş, bundan sonrası için bilhassa altını çizdiğim kısmını da aşağıda ben yazıyorum:

...Fabrika işçi için bir sorundur, tıpkı hastanenin hasta için bir sorun oluşturduğu gibi; cezaevi mahkum için bir sorundur, tıpkı okulun öğrenci için bir sorun olduğu gibi... bu durum bize bir zamanlar "muhafazakar mistisizm" adına Türkiye'ye rahatlıkla ithal edilmiş bir filozofun, Henri Bergson'un nedense bu ithalatta bulunmayan çok derin bir düşünce ve uyarısını hatırlatıyor: sorunlar ve sorular, sorulduklan anda öyle bir devreye girerler ki, onlara bir cevap bulmak zorunluymuş gibi gelir, bir öğretmenin soracağı en saçma-sapan soruya muhakkak doğru ya da yanlış cevaplar olmalıdır, öğrenci şöyle düşünecektir: soru verili olduğuna göre doğru bir cevabı var, onu söylemeyi başarmalıyım... doğruluk-yanlışlık kriterleri nedense soruların kendisi için yoktur, cevaplarda bulunurlar, böylece gün geçmez ki bizim için hazırlanmış ve medyada kotarılmış (buna ajanda deniyor) birtakım sorulara ve sorunlara muhatap olmayalım: psikolojik, sosyal, ekonomik sorunlar... neticede bu sorunların hangi anlamda şu ya da bu bireyi ilgilendiriyor olduğunu sormak bile anlamsızlaştınyor...

...Her durumda, birtakım olgusal gerçekler var: aileden okula, okuldan "vatani hizmete", oradan fabrikaya ya da "iş hayatına", bazen hastaneye, bazen cezaevine devredilip duruyoruz ölene dek... bu devir teslim işlevi, Gilles Deleuze'ün dikkat çektiği gibi hep bir "... artık değilsin" sözüyle gerçekleşiyor: okula başladığında sana "artık ailende değilsin" deniyor; böylece askerde veya fabrikada artık ailende ya da okulda değilsindir vesaire...

http://www.korotonomedya.net/kor/index.php?id=21,152,0,0,1,0

Hiç yorum yok:

ısıkaybı

Fotoğrafım
yalnızlık ürpertmez, ürperten ısıkaybıdır.