Tabula Rasa_1
Düşüncemin ayak izlerinin takip edilmesi, bir bilmece ve oyun tutkunu olarak beni bile rahatsız eder. Kaldı ki sizler, oyunlardan da anlamayanlar, ne kadar huzursuz olsanız yeridir. Konuşurken ya da yazarken sürekli ihtiyatlı davranmak burada, adeta bir refleks haline gelmiştir. Söylenmek istenenin etrafında dönüp durulur. Her zaman kafamızdan geçenin, düzenlenmiş, paketlenmiş, terbiye edilmiş ve hatta iğdiş edilmiş bir kopyası sunulur. Hatta eğer yazmaya kalkışmıssak bu sefer cümlelerin hatta kelimelerin arası iyice ayıklanmak, daha bir süzgeçten geçirilmek zorundadır. İmla hataları, noktalama yalnışları, okunaksız bir yazı gibi bir çok etkenle aynı anda baş etmek gerekir. Konuşurken kullandığımız esler, ses tonlamaları, jest ve mimikler de bize yazarken yardım edemez. Böylece zihinde başlayan ve bazen aklımızda fırtınalar estiren bir süreç dile döküldüğü anda uğradığı kan kaybına, yazıya dökülürken artık dayanamaz hale gelir. Hatta bu öyle ilginç bir süreçtir ki, asla düşüncenin hızına yetişemeyen dile dökme işleminin yavaşlığı, düşünceyi bir kez daha gözden geçirme fırsatı da tanır, üstelik hiç nefes almadan dillendirdiğimizi sanırken bile. Sonuçta ortaya hesapta olmayan açılımlar çıkar. Yazarken kaybettiğimiz şeylere, kazandıklarımız sayesinde avuntu buluruz... Peki ama kaybettiklerimiz hakkında bir fikrimiz var mıdır? (22.1.3)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder