beklemek

Yazmaya başlamadan evvel yazacağının üstüne düşünüp etrafını tartma edimi sırasında kafanda yazdığın metin, iç ses, yazmana engel olduğu zaman geriye kalan sadece bu durumu şikayet etmek oluyor. Yazmak yerine yazmanın anatomisi ve ruh hali üstüne yazıp durmamın ve bunu sayısız kere tekrar etmekten dolayı konunun enflasyonist bozumuna dayanarak hemen yazı biter bitmez onu ortadan kaldırışımın arkasında yatan gerçeklik üstüne yazmamın nedeni de bu.

Bu durumun daha ileri analizine girişmeden önce benim için kaçınılmaz bir sonucundan bahsetmem gerek. Düşünce akışı, serbest çağrışım ya da adına ne denirse densin kelime ve anlamı serbest bırakarak duraksamaksızın, es vermeden yani araya tartımı sokmaksızın yazmak yukarıda anılan duruma harika bir ilaç. Böylece iç sesten kurtulmak yani dile gelen ne varsa dolaysızca kağıda aktarmak mümkün oluyor. Ancak bu yöntemin de gözetilen hedefe göre çeşitli yetersizlik ya da kusurları var. Herşeyden önce bunlardan ilk akla geleni anlatılamak istenilenin kelimelere dökümünün yeterli isabetle olamayacağı fikridir. Yani tartımsız bir faaliyet düşünceyi (ki aslında burada düşüneceyi yine tartım anlamında kullanıyorum, öteki türlü serbest metod da düşünceden uzak bir metod denilemez) kelimelerin ve onların ardışıklığının yol açtığı ses uyumunun arkasında saklı bırakmaktadır savı. Ancak bu durum konumun temeli olan düşüncenin yazıya bent kurması meselesini de hem açıklıyor hem de çözüyor zaten. Yani bu savı desteklediğim durumda zaten doğrudan bu metodun beni problemimin çözümü olduğunu iddia edebileceğim.

Fakat serbest metodun bir sakıncası daha var. Her ne kadar kelimeleri hatta daha da ileri gidersek harfleri (dadacı denemelerden bahsediyorum) serbest bırakabilmek, ne olursa olsun yine de politik olarak bir anlam ihtiyacında olan benim gibi birisini sınır çizmekte aciz bırakabiliyor. Çünkü bu haliyle yazma edimi başlarında çok akıcı ve tatminkar bir seyir izlerken ilerleyen satırlarla birlikte yavaşça zıvanadan kayma hissini takip eden bir kontrol güdüsüne yerini bırakıyor. İşte tam bu noktada da işin içine o eski acı dilli dost giriveriyor: tartım. Bu arada çizginin yeni ve kalınlığını belirlemek, metodun baştan helakına bile yol açabilir.

Ancak bu duruma da bazı ilaçlar geliştirilebiliyor tabii ki. Mesela yazıları çok kısa öyküler boyutunda bitirmek, fiziki (parmakların ya da sırtın ağrımsı gibi bu metodda hiç de yabana atılamayacak komplikasyonlardır) ya da konsantrasyonla ilgili kayıplardan ötürü ara vermek gibi. Ancak bu tip önlemlerin varlığının da birer sınır çiziyor olmasından ötürü metodun halen sağlıksız olduğunu itiraf etmem de gerekiyor.

Tam bu noktada ulyses’in örneklenmesi gerekiyor sanırım.

1 yorum:

selda banci dedi ki...

yazabilir duruma gelmek için önce "hoyratça kullanabileceğim bir defterimin olmasının iyi olacağını" söylemişti birileri... yani sizin çıkarsamalarınızla ilintilendirmeye çalışırsak "hoyratça" davranabilmek güzel! devamı ise tamamen size kalmış, ben "temize çekmek" diyorum, dinlenmeye bıraktıktan sonra metni yeni bir göz-taze bir ruh ile tekrar ele almak...

ısıkaybı

Fotoğrafım
yalnızlık ürpertmez, ürperten ısıkaybıdır.