iyi ki doğdun kazım..!








http://www.kazimkoyuncu.com

http://www.kazimkoyuncufilmi.com/







Böyle olması gerektiğinden değil, öyle olduğu için böyleydi. “kardeşim olsun” demeyi isterdi (bu lafı bir yerde kullanmayı isterdi). Kazım gittikten epey sonra onun için yapılan belgeseli izlerken ona demek kısmetmiş (onun için). Bunu nasıl diyeceği, lüzumunu hangi yazı içinde ya da başlığında bulacağına kalmıştı iş;

Bir anma yazısı yazmak istemiyorum, bunu beceremiyorum, onu tanımıyorum yeterince belki de ondan değil sadece bunları oturmuş yazarken fonda çalan müziğe göre sürekli değişen hallerim ile sabah bunları okurken doğramak isteyeceğim sözlerimi uyuşturamamdan, yani sadece benden ötürü.

Bu şekilde başladığım ve yarım bıraktığım onca çul-laf var içimde, tabi illa ki birebir kelimelere dökülebilen şeyler değil çoğu, iz şeklinde, unutmaya ramak kalmış da köşedeki gül dikenine takılıvermiş gibi, dışlanmış ama bende kalmışlar. Nice sonra anlayabileceğim şeyler dediğimin de farkındayım üstelik (geçende biryerde okudum, teyid edemedim lakin; tom waits genel yazın alışkanlığı için önce düşünmeden birşeyler karaladığını, sonra beklediğini, sonra okuyup almaya başladığını yazmış). Bu şekilde güzel, hoşnutum...

Hiç yorum yok:

ısıkaybı

Fotoğrafım
yalnızlık ürpertmez, ürperten ısıkaybıdır.