açlık




Benjamin; "Atinalıların adetince, yemekte yere düşen ekmek kırıntıları toplanmazdı, çünkü bunlar kahramanların payıydı. -Bir toplum zaruret ve hırsın sonucu olarak günün birinde, tabiatın verdiklerini ancak gaspedercesine alabilir hale gelecek kadar yozlaşmışsa, meyveleri pazara daha iyi getirebilmek için hamken koparır ve her tabağı sırf doyabilmek için sonuna kadar sıyırmadan edemez olmuşsa, toprağı fakirleşecek, ülkesi kötü mahsul verecektir." diyor Tek Yön’de. Tabak sıyırmak bugün sadece kıtlığın değil görgüsüzlüğün de göstergesi. Cinnet’te yazan Ahmet Orhan’ın bence yarım bıraktığı girişinde, geçen senenin bir gazetesinde bahsi geçen ve yemek yeme biçimlerinin analizi üzerine inceleme ve saptamalar yapan bir araştırmacıya göre yoksullar bir yemekten sonra misafirine “doydun mu”, burjuvalar ise “lezzetli mi” diye sorarlarmış, olası ve kulağa tanıdık bir önerme. Burada akla, yemeği yarım bırakmanın, yukarıda bahsedilen tabak sıyırmanın tersi olabileceği fikri geliyor, dikkat edin bu adet sadece cici kızların ilk buluşmalarında yaptıkları birşey değil, şık restoranların tıka basa dolu çöp konteynırlarından da rahatça gözlemlenebilecek bir gerçek (Manhattan’da, pahalı lokantaların mutfak servis kapılarından az yenmiş yemeklerin uygun fiyata satıldığı arka kapı satışlarını duymuşsunuzdur).

Burada zorlandığımız karar layık olduğun safa geçme daveti üzerine; tabak sıyıranlardan mı yoksa yarım bırakanlardan mısın? Fakir ama onurlu delikanlı ile sahtekar, haramzade zengin çocuğun safları işte bunlar. Manzara bu şekilde, sıyıranlar ve yarım bırakanlar şeklinde resmedildiği sürece başka bir dünya da mümkün değil ve herkes sadece bu tablodaki figürlerini olduğu kadarıyla canlandırmakla mükellef.

Ancak yarım bırakanlarla sıyıranların sıkıntı kategorileri farklı, ilki “can sıkıntısı” yaşıyor, “zaruriyetin başgöstermediği o iklimde yanlarına sokuluveren” bir içsel sıkıntı. Diğerinin yaşadığına ise olsa olsa “geçim sıkıntısı” demek kabil.

Bunuel’in “le charme discret de la bourgeoisie”de içeri tıktığı burjuvazi, yemek salonunun duvarlarını sanki kendi üzerine örmüştür. Afilli akşam yemeği töreni, törenselliği ve tören öncesi merasimlerini ve protokolü ve dahi hasta edici mükemmeliyeti kendi varoluşsal gediğine koymaya çalışır ama filmin sonuna kadar bunu başaramaz. Burjuva için yemek yemek sadece karın doyurmak hatta asla karın doyurmak değil, törensel bir gösteri ya da geçit töreni, bir sahnedir, yemekler ise sadece mutfakta gecenin bitmesi için bekleşen hizmetçileri doyuracaktır.

Hiç yorum yok:

ısıkaybı

Fotoğrafım
yalnızlık ürpertmez, ürperten ısıkaybıdır.